Samantha Young – Londra Caddesi
Dublin Caddesi'nde Joss ve Braden'ın aşkıyla baştan
çıkmıştınız... Londra Caddesi'nde ise Johanna ve Cameron ile ihtirası
doruklarda yaşayacaksınız. Johanna'nın alkolik bir annesi ve bakması gereken
küçük bir erkek kardeşi vardı. Babası alıp başını gitmişti, evi geçindirmek
Johanna'ya kalmıştı. Artık sadece kardeşi için yaşıyordu. Erkek arkadaşlarını
da bu yüzden zenginlerden seçiyordu. Kendi arzuları onun için önemsizdi.
Pasaklı kotu, dövmeleri ve hırpani tişörtüyle şehrin en seksi serserisi Cameron
hayatına girdiğinde Johanna'nın bütün ezberi bozuldu. Onu öylesine çok
arzuluyordu ki, kalp atışlarını bile bir türlü dizginleyemiyordu. Cameron,
barda birlikte çalıştıkları bu mesafeli görünen seksi kızılın sakladığı
sırlarını açığa çıkarmaya kararlıydı... Teker teker savunma kalkanlarını
indirecekti... Johanna çırılçıplak kalıncaya dek!..
"Aşırı seksi bir kitap bu. Hem kahramanın kendini bulma ve güçlenme
yolculuğuna da bayıldım. Londra Caddesi'ni tüm kalbimle tavsiye ederim."
-USA Today-
Seri Bilgisi İçin Tıkla
Sibel
İlk kitabı da sevmiştim,bunu ondan daha çok beğendim.
Gül
İlk kitapta ki kızımız Joss bu kitapta daha az olsa kitabı
daha çok sevebilirdim.Cam ın zengin olmamasını sevdim.
Spolier var sanki Tatlım
Sibel
Aşk romanlarında erkekle kadın karakterler her zaman farklı
değerlere göre yazılır.Şöyle ki ikili beraber olmasa sadece birbirlerinden
hoşlanıyor olsa da veya eskiden birlikte olup bir süre ayrı kalsalar bile erkek
başka kadınlarla beraber olur,rahip değildir sonuçta =p Ama kadın başka bir
erkekle olamaz,eski veya yeni potansiyel sevgilisine haşaaa ihanet etmez.O
kitaplarda hep kadına bağırırım yav ne ihaneti ayrısınız siz,yaşa hayatını bak
o yaşıyoooo falan diye =)
Bu kitabı sevmemin nedenlerinden biri de bu iki
yüzlülüğe dur demesi.Cam ile aralarında ilişki yokken sevgilisiyle çatır çatır
... öhömm neyse anladınız ne demek istediğimi.Hem bu yüzden hem de kitabın
genelindeki davranışlarından dolayı Johanna karakterini sevdim ben.Bu aralar
kendisine sinir olmadığım ender kadın karakterlerden oldu.
Gelelim Cam’e.Elbette çok yakışıklı,karizmatik,taş gibi bir
erkek karakter ama alışık olduğumuz aşk romanı klişelerinden saptığı en büyük
özelliği sıkı durun Cam zengin değil.Hatta geçinebilmek için iş arıyor o
kadar.Karakterlerimizin bir arabası bile yok.Gidecekleri yere toplu taşıma ile
ulaşıyorlar =)
Bütün bu klişelerden arındıktan sonra kitap, hem kurgusu hem
karakterleri hem de anlatım akıcılığı ile benim beğenimi kazandı. Sıkılmadan,severek
okudum.
Gül
İlk kitaptaki Joss u hiç sevmemiştim.Branden ı yakınlarımda
olsa ağzına bir tane patlatırdım.Dublin Caddesi ni klişeye düşme korkum olmasa
gözlerimi devire devire okurdum .
Bu kitaptaki karakterleri daha sevdim ki Johanna benim pekte
seveceğim bir karakter değil.Kendisinde
bir tutarsızlık söz konusu mu ? Bence evet.Diğer kitaplarda kendini değersiz bulma ve kendini aşağılama hislerini kimi kendini keserek ,uyuşturucu
alarak vs vs şeklinde gösterirken Jo yakışıklı zengin erkeklerle çıkarak
gösteriyor ( kendimden nefret edesim geldi)
Cam ı bu kadar çabuk benimsemesi
,açılması , Cam için zengin sevgiliden şak diye ayrılma ve değişmesi çok hızlı olduğundan , inandırıcı
gelmedi bana , iyi bir erkeğin aşkı nelere kadiri okuduk, iyi kızların
aşklarının nelere kadir olduğu hepimizin malumu.
Cam karakterini zengin değil ya her şeyini affederim ben ,bu
klişeyi kırdı daha ne isterim,ki Cam ın çenesini açtığında arada saçmaladığı
malumumuz .
Kitapta en zorlama bence Mick amcanın dönüşü idi , Cam ın arkadaşı Nate e kız arkadaş bulacaksınız
diye kızı Oliva ile gelmesi falan ,hadiii amaaaaa
Yurt Dışı Kapağı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder