Holly Black-Ormanın En Karanlık Köşesi

Holly Black-Ormanın En Karanlık Köşesi

Hazel, ağabeyi Ben ile insanların ve perilerin birlikte hayat sürdüğü tuhaf Fairfold kasabasında yaşıyordu. Perilerin zararsız gibi görünen ve turistleri etkileyen dünyalarının ne kadar tehlikeli olabileceğini ve o dünyada saklı olan canavarların nasıl durdurulabileceğini biliyordu. Ya da bir zamanlar bildiğini düşünüyordu.

Ormanın derinliklerindeki cam tabutta uyuyan, sipsivri kulaklı ve herkesi kendine âşık edecek kadar yakışıklı çocuk ise büyük bir gizemdi. Ancak şimdi, hiçbir gücün uyandırmayı başaramadığı o çocuk, yüzyıllardır süren uykusundan uyanmıştı ve kasabayı korkunç bir savaşa sürüklemek üzereydi. Hazel, bir zamanlar olduğunu sandığı şövalyenin cesaretini, değer verdiği her şeyin bulunduğu kasabasını kurtarmak için yeniden kazanabilir miydi?

İlgi çekici karakterleri ve tüyler ürpertici tonuyla çok zevkli bir hikâye…

Gül

Ciddi ciddi beğeniyorum ben kadının yazım stilini.

Sibel

Güzel, akıcı bir hikayeydi.

Gül

Her ne kadar konu fantastik gibi görünse de bence duygusal kısmı daha baskın kitabın. Yani deli gibi bir arka plan oluşturma çabası olmadığından bana öyle geldi belki de. Bir de masalsı dil olayı var. Ben sevdim açıkçası ama herkesin hoşuna gider mi emin değilim. Tek kitap olması azıcık üzdü, ben  bu iki çiftin hikayesini biraz daha uzun okumayı tercih ederdim.

Sibel

Yazarın Zalim Prens kitabında hikaye periler diyarında geçiyordu ve oradaki bazı karakterler insan dünyasına kaçıyor, orada yaşıyorlardı. Bu kitap bana o hikayenin insan boyutunda yaşananları gibi hissettirdi. Kurgu elbette farklı ama sanki aynı evrende yaşanıyor gibi. Bunun dışında ben masalsı anlatımı pek sevmem ama bu kitaptaki anlatım çok rahatsız etmedi. Aslında  masalsı demeyelim de masalımsı gibiydi bazı yerler (Tahereh Mafi – Ötediyarla karşılaştırırsam). Belki de o yüzden takılmadım çok. Kurgu akıcı, sıkılmıyorsunuz okurken. Seri olmaması kısmına gelirsek bence tadında kalması daha iyiydi (Bıktım serilerden yavvv).

Dikkat spoilerlı soru :

Ben şeye takıldım; Jack’in babası kim. Elf annesi bir insana aşık oluyor Akçakralı aldatıp Jack’i doğuruyor eyvallah. Ama bir yerde annesi ile Jack arasında ‘Severin ve Akçakral ölseydi, tahta geçecek tek bir veliaht kalacaktı. Konuşmasaydın her şey farklı gelişebilirdi. Ne kastettiğimi sormayacak mısın? ’ ‘ Babanın kim olduğunu söylememden mi korkuyorsun ?’  (sayfa 332) gibi bir konuşma geçiyor. Jack’in babası insan olduğuna göre nasıl veliaht olabilir ? Yoksa babası Akçakral mı?  Yazar bu kısmı açıklamadan bırakmış ve konu orada havada kalmış. Sizce de öyle değil mi?