Brenda Joyce – Gülün Sözü
Düşmana esir düşen güzel bir prenses, tehlikenin ortasında
arzu ve sevgiyi bulabilir mi? İskoçya'nın asi ruhlu prensesi Mary, Norman
işgalciler tarafından, kimliği bilinmeksizin kaçırılmıştır. Güzel olduğu kadar
inatçı genç kadın, kim olduğunu düşmana açıklamamakta diretmekte, sadakatinden
ödün vermemektedir. Güçlü bir Norman lordu onu kollarına aldığındaysa tutkunun
ve umudun gücünü keşfedecektir. Hayatını ülkesine adamış soylu bir savaşçı,
mantığına değil, aşka güvenmeyi başarabilir mi? Savaşlarla katılaşmış, cesur
şövalye Stephen de Warenne, fethettiği her şeyi kanının son damlasına kadar
sahiplenip savunmakta kararlıdır. Buna, ruhunun en gizli özlemlerini uyandıran,
altın saçlı esiri de dahildir. Genç savaşçı, Norman ve İskoç topraklarını kasıp
kavuran çatışmaların ortasında, aşkın ateşinin savaşınkinden çok daha parlak
olduğunu anlamaya başlayacaktır. Yalnız ruhların ve parçalanmış ülkelerin
kaderi âşıkların ölümsüz yeminiyle değişebilir mi?
"Kalbinizi esir alacak."
-Johanna Lindsey-
"Brenda Joyce engelsiz tutkular ve ateşli sahneler yaratmakta rakip
tanımıyor."
-Romantic Times-
Seri bilgisi ve
yurtdışı çıkış tarihleri (Yazarın sitesinden derlenmiştir) :
1 – Gönülçelen
– 1990 ( Yorum için tık tık )
Scandalous Love – 1992 (The Bragg Saga serisinden çıkan bu kitaptaki erkek
karakter Hadrian’ın büyükannesi bir de Warenne)
2 – Gülün Sözü
– 1993
The Game – 1994 (Devlin ve Sean O’neil’in büyük büyük büyükbabaları Liam
O’neil’in hikayesi)
3 – Bir Avuç
Aşk – 1995
House of Dream – 2000 (çağdaş roman )
4 – Maskeli
Balo – 2005
5 – Kaçak Gelin
– 2006
6 – Aşka Yelken
Açanlar – 2006
7 – Kusursuz
Gelin – 2007
8 – Tehlikeli
Aşk – 2008
9 – İmkansız
Aşk – 2011
10 – Yemin –
2010
Sibel
Sanırım kitabın yarısından sonra yazarın canı sıkılmış ya da
kafası karışmış olmalı…
Gül
Kıza sinir oldum.Net .
Sibel
Sevdiğim bir yazarın yeni kitabı çıkınca ayrı bir
seviniyorum =) O yüzden bu kitaba da büyük bir hevesle başladım.Ancak daha
kitabın yarısına gelmeden bir haller olmaya başladı hikayeye.Özellikle kadın karakterimiz
Mary adeta başka birine dönüşmeye başladı.Dedim her halde boğulma travması
sırasında bir süre beynine oksijen gitmedi o yüzden bu hale düştü.Ya da yazar
hikayeden sıkıldı devam etmesi için başka birisinden rica etti.Zira 200 lü
sayfalardan itibaren kitabı ve Mary’nin salaklıklarını okumak iyice bir eziyet
halini aldı benim açımdan.Oldukça güzel başlayan hikaye saçma sapan bir şeye
dönüşüp tümüyle ‘ayyyyy yeter bitsin artık şu kitap’ dediğim bir hale
geldi. Olmadı bu sefer Brenda,hayal kırıklığına uğrattın beni…
Yazarın hikayelerini kurgulamadan önce araştırdığını kitabın sonundaki notundan anlıyoruz anlamasına amaaaaa 1090 lı yıllarda Alnwick – Londra arası atlarla,tahteravanlarla nasıl 2 gün sürebiliyor onu anlayabilmiş değilim (dörtnala değil).Şu anki otoyollarla bile bu iki yer arası bile 5-6 saat sürüyormuş üstelik (yaklaşık 500 km imiş) Haaa bir de Tetley – Londra arası da 2 gün sürdü atla ki Tetley Alnwick’ten çok daha yakın Londra’ya(yaklaşık 300 km imiş).Atla bir günde kaç km yol gidilir bildiğimden değil ama okuduğumuz bir sürü historicalden öğrendik ki çok daha kısa mesafeleri çok daha uzun sürelerde kat ediyorlardı atlarla kahramanlarımız =D Sanırım Branda’nın hikayesindeki atlar kıçtan motorluydu =p (Haksız da olabilirim bu konuda,emin değilim ama kitabı okurken sıkıldığım için yine farklı şeylere sardım =D )
Gül
Üstteki arkadaş kitaptan sıkılmış oturup Alnwick –Londra
arası kaç saat tutar hesabına girişmiş.Bense beynimi kapayıp gözlerimle okudum
zira kız cidden sinir ediciydi.Dönem itibari ile kadınların pek bir değerinin
olmadığı zaman ,abla bu kadar cesur olmayı nereden nasıl öğrenmiş ilginç
tabii.Bir de söz dinlemeyip kendi kafasına takılması ayrı ilginç.
Ben Brenda ve yazım tarzını sevmediğimden sıkılmış olduğumu
düşünmüştüm ,tek sıkılan ben değilmişim kitaptan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder