Julie Garwood – Benim Yerim Senin Yanın
Masum ama sınırlarını zorlayan, keskin zekâya sahip,
dünya güzeli bir prenses…
Gururlu, özgürlüğüne ve yalnızlığına düşkün, yakışıklı, genç
bir adam…
İngiltere’de gizlice dolaşan, kötü kalpli, gerçek bir kadın
avcısı…
Üçünün yolu elbet kesişecek…
Annesiyle babasını kaybeden Prenses Alesandra’nın,
topraklarındaki kargaşadan kurtulması için tek yol vardır: bir İngiliz
erkeğiyle acilen evlenmek. Prenses, koruyucusunun oğlu, Caineswood Markisi’nin
yakışıklı kardeşi, sosyetede giderek adından bahsettiren ve küçükken birlikte
oynadığı Colin’le evlenmek ister ama özgür ruhlu Colin ilk başta bunu kabul
etmez.
Bir gece Alesandra, onunla zorla evlenmek isteyen General
Ivan’ın adamları tarafından kaçırılmak üzereyken son anda Colin adamlarla büyük
bir kavgaya tutuşur ve Prenses’i kurtarır. Bu olay, Colin’in içindeki duyguları
körükler. Genç adam bu duyguları inkâr etse de Prenses kalbini çalmıştır. Tatlı
ve meraklı meleği, ortalıkta dolaşan büyük tehlikenin peşinden gittikçe Colin
onu korumak için hayatını bile riske atmaya hazırdır.
“Mükemmel diyaloglar, nefis karakterler ve sürükleyici
hikâyesiyle büyüleyici ve eğlenceli bir roman.”
-Romantic Times
Sibel
Ben ne okudum,yeminle anlamadım…
Gül
Ben diyeyim ; Çok ama çok konuşan ve çok düşünen karakterler
Sibel
Pek severim Julie Garwood’u.Bu serisini de İskoçlar kadar
olmasa severek takip ediyordum ki bu kitaba kadar.Ablacım sen naappmışın.Sanki
elinde fazla malzeme kalmış da hepsini bir arada değerlendireyim dermişçesine
ortaya karışık bir şey yapmışsın resmen :p Dur şurada bir seri yazılması
gereken sakat ama gururlu erkeğimiz vardı onu koyayım,azıcık maceraaa,hımmm
macerası az olmuş kenarda kötü bir general vardı bir tutam da ondan
ekleyeyim,bakiiim biraz manastırda kalmış saf ama anasının gözü prensesi de
ekledim mi tamamdır…
Yemin ederim kitabı bitirdiğimde sersemlemiştim.Önce kitaba
başladım bir 30-35 sayfa falan okudum.Sonra acaba kitapta basım sırasında falan
sayfa mı atlanmış diye başa dönüp sayfa numaralarını kontrol ettim.Zira kitabın
başlangıcı ile devamı öyle bir şekilde yazılmış
ki ne oluyoruz yavvv dedim.Hayır kız afacan falan diye tabir ediliyor ama yaşı
22-23 ki o dönemler için evde kalmış bile sayılabilir.Sonra bir anda kendimizi
Londra’da buluyoruz.Yavv bu kız ne ara manastırdan ayrıldı ne ara Düke gitti ne
ara tüm o finansal ayarlamaları yaptı falan şeklinde kendinizi sorgular hale
geliyorsunuz.Sonrasında azıcık kafa toparlayacakken bu sefer kötü general (ki
sonradan general sorunsalı hoppp diye ortadan kayboluverdi) psikopat katil
,sözleşmeler,sigortalar falan (o sözleşme konusunu ne alakaydı ) derken üstüne
tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de çeviride ki hatalar (yarım bırakılmış
cümleler,ölen ajan ve yanındaki kadın ilk önce kızıydı ilerleyen sayfalarda kız
kardeşi oldu gibi) gelince benim kafa oldu bir dünya =D Kitap bittiğinde sersem
gibi olmuştum ve kızın hala hangi ülkenin prensesi olduğunu anlayabilmiş
değilim =p
Gül
Kitaba uzun bir yolculukta başladım harika bir uyku ilacı
oldu,okudum uykum geldi uyudum ,uyandım baktım uyuyamayacağım biraz daha okudum uykum geldi uyudum.Julie
nin ilk Türkçe ye çevirilen kitapları
hariç ( düğün ve gelin dışında ) pek severek okuduğum kitabı yok itiraf
ediyorum .Ama bu kitapta hepten çoşmuş.Kim ne konuşuyor ,ne düşünüyor atlayıp
atlayıp duruyoruz.Kız zaten uyuz ,abi gururlu uyuz .Konu atladıkça atlıyor
.General kimdi neydi ,niye hikayede var (anladık onu tamam) nereye bağlandı
yok.Bir kitap boyunca düşüncelerini okuduğumuz kötünün en sonunda saf salak
davranması böğğğğğ.Çeviri de enteresan “ kına yakacam “ deyimini okuyunca çok
güldüm .Canınız çok ama çok ama çok tarihi roman okumak istiyorsa sizi tutmayım
okuyun ama onun dışında şahsi fikrim uzak durun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder